hiç yorum yok.

en fazla yanarız, çok mu dert.

duruyorum ben...

moralim bozuk.

suphi şöyle bir göz atardı, gizli bir cigara sarardı. sonra barışırdık.

hiç bir şey değişmesin diye bir şeyler değişmeli.

kolay mı ozan reyiz.

yazamadım mnakoyim.

küçük olduğumu biliyorum da, kaç yaşındaydım bilmiyorum. ilk defa izlerken ağladığım film; orhan gencebay'ın leyla ile mecnun filmi idi.

yağarsa yağmur yağar, biz zaten islanmişuk.

karşı çatıya inceden kar yağmış gibi.

güzel kafamla güzel hayallere dalarım,

sonra döner bokumda çeyrek altın ararım.

tedirgin bir balık gibi uyurdu. bazen kaybolurdu.

ne de olsa seni düşünmek güzel şey.

ezgi'nin günlüğünde ne yazıyor.

yayla yayla gezersin de çimenleri ezersin, yedi türlü çiçek var hangisine benzersin.

fenalık.

inceden.

uçurumda bu oda.

uyutun beni.

teker teker bütün bağlarım kopuyor. parçalanan içime, içim parçalanıyor.

uzun vakit olmuştu.

hava güzel, sahile inelim hadi.

uyuyamıyorum karanlıkta.

mektup yazdum kış idi, kalemim gümuş idi.

sabahları açıklarda bulurlardı leşimi.

Kimseyle bir alıp veremediğim kalmadan kendimde boğulup ölsem artık.

Akşamları susardı,
ben konuşsam kızardı.
bir sürgün kasabasıydı...

4 gündür üst üste gördüğüm rüyaya göre yakın bi zamanda doğduğum memlekette ölecekmişim. peh..

masanın üstündeki saç teli, 10 kuruş madeni paranın ağırlığı altında üflenerek oluşan rüzgara ''sandığın kadar hafif değilim'' mesajı vermeye çalışıyordu. Para kaldırıp tekrar üflendi..