30 Aralık 2010 Perşembe

'' yaşasın sigara. günde üç pakete çıkarttım. nolucaksa olsun.''

10 Aralık 2010 Cuma

ya yaşam
bir başka yaşamla, bir başka, bir başka, bir başka
oysa bütün yaşamlar bitti
ve bütün başlangıçlar
sular
insanlar gibi duruyor aklımda.

1 Aralık 2010 Çarşamba

bak, çayım sigaram. herşeyim tamam...

29 Kasım 2010 Pazartesi

koca istanbul'da tek bildiğim yer haydarpaşa garı idi. yandı ora da...

25 Kasım 2010 Perşembe

Genç kadınları kültürümüzle etkiledikten sonra
Vesta kızlarına, rahibelere saldırdıktan sonra
Leylakları yaktıktan bulutları gömdükten sonra
Elimize ne geçti?
Müzeleri havaya uçurduktan,
O kadınla yattığımızı düşledikten sonra..

24 Kasım 2010 Çarşamba

9 Kasım 2010 Salı



mekan bi yerden tanıdık mı ne?

6 Kasım 2010 Cumartesi

25 Ekim 2010 Pazartesi

uzun vakitten sonra ilk defa şuraya bi yazayım derken elimdeki kaynar çayı yazı yazmaya çalışan elime, doğal olarak klavyeye de döktüm oohh yandım allah yandım yandırma beni.

29 Eylül 2010 Çarşamba

hayat cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır.

24 Eylül 2010 Cuma


Bana kalırsa sen her yaranın üzerine bir tarih at. intikam amacıyla değil ama, bir daha aynı yerden yaralanmamayı unutmamak için. demirin hikayesini bilirsin; demirci demirden kılıç yapmak için demir külçesini ateşe atar, akkor olana kadar ateşe tabi tutar, ardından örsün üzerinde günlerce balyozla döver. taaki demirci işin olgunlaştığına kanaat getirinceye kadar. ondan sonra o demir su içmeye hak kazanır. ve bir daha asla hasar görmemek üzere çalik bir kılıç olur. hayatımız boyunca ateşede maruz kaldık, balyoza da. kalacağızda. taaki suyu içmeye hak kazandığımıza kanaat gelinceye kadar.

21 Eylül 2010 Salı

kavga bir çember gibi. her bir noktasında başlar, hiç bitmez.

13 Eylül 2010 Pazartesi


git.
olduğu kadar en uzağa.
bunun için sana minnettar kalırım.
en ulaşamayacağım yere git.
mesela çin'e.
olmasa bile biryerlere işte.
her aklıma geldiğinde bununla avutayım kendimi..
''artık ulaşamamki...''

25 Ağustos 2010 Çarşamba


zaman geçtikçe bencillik, doyumsuzluk katlanıyor. bilmiyorum nasıl,ne zaman, neyle doyuracak.. saniyeden saniyeye içlerine girdiğimiz ama yetinemediğimiz, hep daha fazlasını istediğimiz zevkler,hayatlar, kıymet bilmediğimiz insanlar, kuru kalabalıklar? bütün olay bir şeyi elde ettikten sonra bir değeri kalmaması mı yani? ya da az gelmesi mi?
bir şeylere bağımlı olduk ama kestiremiyorum. acıya mı,güzele mi, sekse mi, paraya mı, neye?
insan bıkıyor,her lafında karşı olduğunu söylediğin,tepki gösterdiğin durumların içine bile bile girmekten.

20 Ağustos 2010 Cuma


ben daha bir çocuk, beyini yeni gelişme evresine girmiş yavrucak iken,ki hala tamamlayamadı o evreyi, bir hikayeden çok etkilenmiş idim. bilindik bi hikaye; 'Midas'ın Kulakları'
anlatayım;
apollon, satyr marsyas ile yapacağı müzik yarışmasında kral midas'ın hakemlik yapmasını ister. kabul görülür.
midas, antikçağın tanrı krallarının tafrasına sahip yüce şahsiyet. ama sonuçta bir insan. duyguları var. hakem yansız olmalı.ama insan dedik ya,duyguları var.Apollon'la ilgili ne gibi bir derdi vardı bilmiyoruz. kıskanç veya intikam almak istiyor.iç hesaplaşmaların ya da küçük hesapların etkisiyle bir karar verir.
apollon ile satyr marsyas,ülke halkının karşısında hünerlerini gösterip midas'tan bir hakem olrak kararını vermesini beklerler. midasta satyr marsyas'ı birinci ilan edip yarışmayı kazandığını açıklar. halbuki apollon'un yeteneği daha büyüleyicidir.

apollon kızar..apollon, görkemli ama bir o kadar da duygusal.midas'a kızar. çünkü karizma ufaktan örselenmiştir. İntikam kaçınılmaz. ne yapsın? öldürse olmaz. apollon'a yakışmaz. midas'ın kulaklarını eşşek kulaklarına çeviriverir.

zaten öykü burada başlar. İşin gizi ve özü bu eşşek kulaklarda saklıdır.

kulaklar midas'ın kafasının iki yanında dikilir. midas bu sakıncalı durumu kafasına geçirdiği bir şapka ile örter. fakat saçları uzar bu kez..çağresiz berbere gitmek zorunda kalır..tabi aynı zamanda kullaklarının eşşek kulağı gibi olduğunu biri görüpte ortalığa yayacak diye ödü kopar. hiç eşşek kulaklı kral olur mu? halk böyle birine itaat eder mi? berbere sağlam bi zılgıt çeker bu gerçeğin aralarında kalması için.

gel zaman git zaman berber artık kuduracak duruma gelir,anlatsa olmuyor anlatmasa olmuyor..

sonunda berber gidiyor kentin dışında uzaklarda bir yere, bir kör kuyunun başına...çevresini denetliyor, etrafta kimsenin olmadığından emin olunca eğiliyor körkuyaya, başlıyor bağırmaya; "mİdas'in kulaklarııı eşşek kulaklarııı" . oh be ! berber rahatlıyor. ama etraftaki sazlara takılan ses, her rüzgar esişte tüm ülkeye taşınıyor; "midas'ın kulaklarıı eşşek kulaklarııı".

halk gerçeği öğreniyor..ben de hikayeyi burasına kadar hatırlıyorum..zaten bana da bu kadarı yetiyor..

olay aslında çok ibretkar değil mi hığ? berber zavallı bir tanık, ya da haberci. midas'ın gücünü gösterip hal edebileceği bir insan. midas hem mağdur hem zalim. apollon tarafından eşşek kulaklı hale getirilmiş. apollon, kendice kazanması gereken bir yarışmayı yitirmiş. o da mağdur. aynı zamanda İNTİKAMCI.

1. takke düşer eşşek kulaklar bir yerde görünür. 2. eşşek kulakları görenler sussa bile sonuç değişmez. 3. eşşek kulak söylentisinin müsebbibi kulağın sahibidir, ama ceremeyi zavallı berbere hemen yükler.4. apollon berberin kaderiyle ilgilenmez.

işte böyle sikimsonik bi hikaye.küçükken bu yaşanılması mümkün olmayan hikayeye inanıp etkilenmiştim. sonra zamanla işin soyut kısmının farkınavardım kendimce anlamlar yükledim, sonuçlar çıkardım.. ha hiç biri bir işime yaradı mı dersen,belki..yada hiç..
sevgiler.

9 Ağustos 2010 Pazartesi


çok şeyi unuttum camilla.
rüzgar aldı götürdü
fırlatılmış güller gürültü ile üşüşen güller...
dans ediyorum, solgun,
yitik zambaklarını aklımdan silmek için.
ama perişanım!
ve eski bir tutku ile esrik,
evet, sürekli, çünkü uzundu dans.
sadıktım sana camilla, kendi tarzımda...

29 Temmuz 2010 Perşembe


karanlıktı, hiç bir şey görülmüyordu.
yada biz öyle düşünüyorduk.

soyunmaya başladık.
sıra senin kırmızı'na, benim siyahıma gelmişti.
çıkarılmaları kolaydı. herkes kendi rengini çıkardıktan sonra odanın bir kenarına atıp duruyordu.
benim siyahım, senin kırmızı'ndan daha kolay çıktığı için kırmızı'dan geri kalanı çıkarırken sen, seni izliyordum. sen çıkardıkça aydınlanan odada.
duvarlar saydamdı, varlıklarından emin değildik.
bense ilk kez gördüğüm bu oda'da duvar olmadığını ve o yüzden bi odanın var olduğu konusunda ısrar etmiyordum.
beyazlardaydı sıra.. çıkarması keyifliydi.ikimizde de eşit miktarda beyaz olması seni üzüyordu. ben beyazlarımı çıkardıktan sonra senin de beyazlarını çıkarmanı bekledim. sen çıkardıkça, karanlık boğuluyordu.
aydınlık gözlerimizi kör etmeye başlamıştı, oysaki gözlerimiz bize lazımdı, birbirimizi görmeye ihtiyacımız vardı. gözlerimizi geri istiyorduk. ellerimizi de.
çıkaracak hiç bişeyimiz kalmamıştı, oda gökkuşağına döndü. gözlerimiz olmadığı için birbirimize bağlanamıyorduk. bu işte bi hesap hatası vardı, öyle olmalıydı.
önce renklerimiz gitti, sonra gözlerimiz. nasıl oluyordu bilmiyorduk ama, renklerimizi görebiliyorduk.
saydam duvarlara çarpıyorduk ve bu çarpmalardan sonra seninde duvarların olduğuna inandım.. senin arasında sıkıştığın duvarların. bunu sana inandırmaya çalışıyordum.
ve o andan sonra renklerimizi tekrar geri giymeye karar verdik.
biliyorduk, bağlantımız koptuktan sonra yine siyahları giyecek ve yine odayı siyaha boyuyacaktık.

16 Temmuz 2010 Cuma

söyle, baksın gece dağlardan hasretime.
söyle bilmesen de, o nerde..?

14 Temmuz 2010 Çarşamba


gittim olur mu hiç? bekleceğğ idin. günlerdir gelmeyeydim aylardır gelmeyeydim bekleceğğ idin. gül gibi geçinir gider idik. anlaman değil? ya da anlamazdan gelen.

napan orasda eyimin? bu akşamınan bana gelirsin değil? getirive gendini kapiciğa. ama napacayik bilmeyik, bulduruve bişele. erşeyi sen bilin, en güzeli sen idin..

10 Temmuz 2010 Cumartesi

şimdi diyeceksinki ayla böyle bişey yapar mı? yaptı ve ya yapmadı bu yani..

huzursuz olduğumda ne kadar çekersem çekeyim kafam güzel olmuyor. böyle olunca sinirleniyorum.
sinirlenince hiç çekilmem.

hem ben değil,nazım diyor. çekilmez bir adam oldu(n) diye. şu an volkan konak'ta söylüyor,
çiçeyim...? diyor.


başım ağrıyor...

30 Haziran 2010 Çarşamba

o kadar çok şey biriktirdim ki sana anlatacak, saklıyorum. senin gibi anlamazlar diye kimseye de anlatamıyorum..

27 Haziran 2010 Pazar

iki gram 'toz' da boğuluyor hayalin.. nefes al, ver. bu kadar. heveslerde böyle geçiyor..

22 Haziran 2010 Salı

ne sen bulutsun,
ne de ben yağmur.
ne sen mağrur
ne de ben mağrur.
kederli bir akşam susmuşuz, yorgunuz hepsi bu.

13 Haziran 2010 Pazar

gençliğin iş için götünü yırttığı şu memlekette 1.800 lira maaşla çalıştığım yere saç sakal birbirine karışmış ve mis gibi bira kokuyor şekilde gidip müdürlerin karşısına çıktığım, sağda solda sızdığım, iş yerinden gelen telefonlara genelde cevap vermediğim, istanbulda 2 hap peşine düşeceğim diye hastayım diye yalan söylediğim için hiçte...........?
aslında bunlar sikimde değil.

7 Haziran 2010 Pazartesi

dede'ye sahip çıkalım..

2 Haziran 2010 Çarşamba

odamı siyaha boyadım,gecelerin yargıcı gibi tünüyorum.
sevgiler.

25 Mayıs 2010 Salı

''bilemezsin, sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı,hiç bişey içime sinmedi. altın madeninde altın sunmanın ne anlamı var? yada okyanusa su.. düşündüğüm herşey 'doğu' ya baharat götürmek gibiydi. sana kalbimi ve ruhumu vermenin bir anlamı yok, sen de fazlasıyla onlardan var iken. o yüzden sana bir ayna getirdim. bak kendine..beni hatırla. ''

22 Mayıs 2010 Cumartesi

babamı, her gelişinde bir öncekinden daha yaşlı görmek üzüyor beni. bazen kimisini içten içe seversiniz,dıştan hiç öyle görünmese de. babamda onlardan biri benim için.

18 Mayıs 2010 Salı

o. çocuğusun sen volkan konak.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

''Bazı anlarda yüzün aldığı bir ifade, sevenin belleğinde sonsuzlaşır, insan o ifadeyi herşeyden çok... daha fazla özler. O yüzün sahibiyle günün birinde darıldıktan, ayrıldıktan, hatta ondan nefret ettikten sonra bile, o ifadeyi özler. Bir andır o ; Ama bütün zamanlara siner...''
mungan.

13 Mayıs 2010 Perşembe

"ey iman edenler, (o) kavimler bunları inkar etti. o vakit (onlara) de ki... deme aslında. ya da şey de sen (onlara)... dur bakayım... boşver... ya aslinda şey yap, 'sonsuz azap vardır'.. yok çok klişe oldu bu, şey desen,...amunakoyyim ya..."

(kaynak : gerçekliği tartışlır ayetler ve sureler, alim'ül azam ebu fikir, (c) 1204, hasbinallah yayınları.
tanrım çelişkiye girerse olabilecekler. oh may gad.

9 Mayıs 2010 Pazar

bi acayipleştim. iş yerinde bari kendimi ele vermesem.
dinleyiniz. (ahmet kaya-içerden çıkacak birazdan adam)

28 Nisan 2010 Çarşamba

geçende mozart&the whale diye bi film izledim,koca filmden tek aklımda kalan ''kadınlar seks istediğinde bi şekilde belli eder'' diye bi laf oldu. doğru ama sakdjads

21 Nisan 2010 Çarşamba

ben aslında orada değilim.

22 Mart 2010 Pazartesi

meraktayım,ne hissedeceğim? ya çok sevdiğim şarkılar geçecek aklımdan ya anılarım ya da insanlarım. haplıyım,yaparım. ama şimdi değil, daha eroin krizinde sevişeceğim para veripte yarım saatlik bir orospuyla.

13 Mart 2010 Cumartesi

seni rüyamda gördüm desem,bilirim çok laçka olacak.huyum değil. ama gördüm çiçeyim.

7 Mart 2010 Pazar

özledim.

28 Şubat 2010 Pazar

''seni büyük buldum, anladım
seni güzel buldum, korudum
seni küçük buldum, uyardım
seni yakın buldum, uyudum
biri yanlış idi unuttum."

22 Şubat 2010 Pazartesi

o kadar güzel unutuyorsun ki beni..kıyamıyorum hatırlatmaya.

14 Şubat 2010 Pazar

benim düşlerimin içinde
o uyumuyordu,biliyordum.
ben ne bir uykusunda onun,
ne de bir düş'ünde bulundum.
bulunsaydım,
vururdum.

10 Şubat 2010 Çarşamba

ne oluyor bu bünyeye. pek hastayım.

2 Şubat 2010 Salı

29 Ocak 2010 Cuma

biliyor musun, adeta embesiller gibi oldum. bi üşengeçlik bi uyuşukluk banyo yapmıyorum günlerdir,leş gibiyim. ayrıca farkettim ki terleyince koltuk altımdaki koku az biraz senin ter kokuna da benziyor imiş, kokluyorum hoşuma gidiyor. dudaklarımda çatlayınca çok itici oldum. ne kadar da iğrenç değil mi heağğ? hele bir de bunların üstüne içki kokusu ağzıma sindiği zaman. zaten anlamam bu mnakoduum milleti içkiyi sever de kokusunu neden sevmez? ohh mis gibi lan ben kimsenin içki kokusundan rahatsız olmam, ne pötürcük bir insan imişim değil mi çiçeyim ahahahh.

PEKİ YA SEN ?!

27 Ocak 2010 Çarşamba

hiç herşey güzel olacak derken, kendinden sıyrılmaya çalışırken ahan da bu yol düz derken bi çukurun içine düştün mü sen ?
(çalıntıdır)

23 Ocak 2010 Cumartesi

16 Ocak 2010 Cumartesi

''Yüzüyorsanız boğulmayın.. içiyorsanız çok için..
eğer ''seviyorsanız'', sevişin.. üzülüyorsanız..

yoksa yapmayın..
değmiyor''...

Küçük İskender

(leşleşmeyin...)

13 Ocak 2010 Çarşamba

11 Ocak 2010 Pazartesi

uzun zamandır içmiyorum bilog. dün geceden beri 17 saat felan olmuş içmeyeli. şerefe beybi, maksat mutlu sona biraz daha yaklaşmak değil mi. hığ?

10 Ocak 2010 Pazar

derimin altını eşeleyeyim de biraz kan aksın. arkası kan grubu testi yaparım kendime çok süfer olur.

8 Ocak 2010 Cuma

Oldu, oldum, çocuk kaldım
Yüreğimden yaralandım
Bir yer olsa
Huzur sunsa
Dizlerim üstünde çöksem
Sonsuz yolu aydınlansa
Günün ilk ışığında
Son bir kez nefes alsam
Kaybolasam gözyaşında
Ya da ilk kitabında.

4 Ocak 2010 Pazartesi

dün, uzun bi aradan sonra ilk defa sağlam bi kriz geldi. hemide yerlere kapaklanacak kadar. demek alkolü az daha arttırsam fazla sürmez diğer aleme göç ederim herhal adsjsadjsjdas

1 Ocak 2010 Cuma

yine çok değişik bi yılbaşısı gecesi geçirdikten sonra sızmış iken, hayatımın en uzun ve en fena rüyasını gördüm. daha da sürecekti rüya zorladım da kendimi bi şekilde uyandırdım. adamlar yukardan direkt olarak mesaj yolladı lan! imana mı gelsem naapsam mnakoyim.